Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu, Yalova'da Düzenlenen CHP Grup Toplantısında Konuştu (17 Ağustos 2022)

17.08.2022

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Kızıyor ya bana, ‘Bay Kemal’ diyor. Bay Kemal'e güveneceksiniz, bir. Bay Kemal kul hakkı yemez, iki. Bay Kemal devleti soyanların karşısındadır ve o paraların tamamını alıp bu millete verecektir. Oraya verilen paraların tamamı bu millete aittir… Krallar gibi, 13 tane uçağı var. Bay Kemal gelince o 13 uçağı da satacak. Devletin hazinesine gelir yazacak” dedi.

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Yalova Raif Dinçkök Kültür Merkezi’nde düzenlenen CHP Grup toplantısında yaptığı konuşmada şunları söyledi:

Efendim, içerisi çok kalabalık, salonumuz da dar. O nedenle kısa bir konuşma yapacağım. Beni dikkatle dinlemenizi özelikle istiyorum.

Yalova'dayım, Mustafa Kemal Atatürk'ün şehrindeyim, cennet gibi bir yerdeyim. Bizi konuk ettiğiniz için hepinize, bütün Yalovalılara yürekten teşekkür ederim. Derdinizi biliyorum, derdinizi biliyorum ama sakın ola ki hiç kimse umutsuz olmasın. Az önce üreticileri ziyaret ettim, üreticilerle beraber oldum. Biraz sonra esnafımızla beraber olacağız. Dolayısıyla hiç kimse en ufak bir endişeye kapılmasın. Türkiye büyük bir ülkedir. Türkiye güzel bir ülkedir. Türkiye'de hepimiz huzur içinde yaşayabiliriz.

Bir ahdim var, bu ülkede hiç bir çocuk yatağa aç girmesin. Bir ahdim var, hiç kimse inancı dolayısıyla ötekileştirilmesin. Bir ahdim var, hiç kimse kimliği dolayısıyla ötekileştirilmesin. Bir ahdim var, hiç kimse yaşam tarzı itibariyle ötekileştirilmesin. Bir hedefim var, herkesin işi, herkesin aşı olsun. Bir amacım var, kadın-erkek eşitliği olsun. Bir hedefim, bir amacım, bir ahdim var; bu ülkede hepimiz, bu cennet gibi vatanda, hepimiz huzur içinde yaşayalım. Bir arzum, bir hedefim, bir ahdim var; her evde huzur, her evde bereket olsun. Bunları istiyorum.

Sizin yaşadığınız sorunları biliyorum. Sorunların kaynağını da biliyorum. Sorunların kaynağı sizi yönetenler, şu anda Türkiye'yi yönetenler. Şu anda Türkiye'yi yönetenler Türkiye'nin sorunlarını bilmiyorlar, sorunlara kilitlenmiyorlar, saraylarda yaşıyorlar. Şundan emin olmanızı isterim: Saraylarda yaşayıp halktan kopuk olan insanlar halkın sorununu bilemez, halkın sorununu çözemez. Bunu bilmenizi isterim. Sarayda yaşayanların izlediği politika şudur: Altta kalanın canı çıksın. Yani Erdoğan'ın ve arkadaşlarının izlediği ekonomik politikanın temel felsefesi, altta kalanın canı çıksın.

Bunu yapmayacağız. Hiç kimse bu topraklarda altta kalmayacak. Hiç kimsenin canı çıkmayacak. Herkes düşüncesini özgürce ifade edecek. Doğusu, batısı, güneyi, kuzeyi, hep beraber bu ülkenin büyümesi, gelişmesi, kalkınması için mücadele edeceğiz. Şu soru akla gelebilir: Ya ne demek altta kalanın canı çıksın? Böyle bir politika mı olur? Evet, böyle bir politika var. Örnek vereceğim size. Rakamları bulayım da rakamlardan örnek vereyim. Bakınız, ben sık sık 5'li çetelerden söz ederim ve 5'li çetelerin bu ülkeyi açtığı felaketlerden de söz ederim. 5 şirkete, bu 5'li çete dediği bir şirkete son 18 yılda 203 milyar 700 milyon dolarlık iş verildi. Sadece 5 firmaya 203 milyar 700 milyon dolarlık ihale verildi. Ya Allah aşkına başka bu işi yapacak adam yok mu bu memlekette? Neden 5 kişiye veriliyor? Ne dedim? Bunların büyük bir kısmı ve daha doğrusu tamamı diyeyim mallarının büyük bir kısmını da paralarını da İngiltere'ye götürdüler, vergi cennetlerine götürdüler. Oralarda mal mülk alıyorlar, Amerika'ya götürdüler. Sanıyorlar ki, Kılıçdaroğlu gelirse biz kurtaracağız. Sözüm söz; tüyü bitmemiş yetimin hakkını savunacağım. O paraların tamamını getireceğim, bu millete vereceğim.

Bunlara bir de gelir garantisi veriyorlar. Gelir garantisi... Yani işi yap, asla zarar etmeyeceksin. Gelir garantisi rakamlarını da vereyim. Bu memleketin nasıl soyulduğunu herkesin bilmesi lazım, sadece benim değil. Vatanını seven, ülkesinin bağımsızlığı, güzelliği için mücadele eden, hak, hukuk ve adaleti savunan herkesin bu gerçekleri bilmesi lazım. Bakınız şehir hastaneleri yapıyorlar. Eyvallah, karşı çıkmıyoruz ki. Kaça yaparsan yap. Çıkarsın ihaleye, birisi çıkar yapar. Ama diyor ki: "Sen yap, sana ayrıca gelir garantisi vereceğim. Sen hiç zarar etmeyeceksin" diyor. 12 milyar dolar yapım maliyeti, şehir hastanelerinin maliyeti 12 milyar dolar. 25 yıllık garanti vermişler, 25 milyar dolar. 12 milyar liraya yapıyorsun, 25 milyar dolar para kazanıyorsun. Ya böyle bir pazarlık olur mu? Böyle bir şey olur mu? 25 milyar doları kim ödeyecek? 85 milyon ödeyecek, 85 milyon hepimiz ödeyeceğiz. Ben maliyeti çıkarın, garantileri açıklayın derken "efendim bunlar gizlidir" diyorlar. Ne gizlisi kardeşim? Parasını benim verdiğim şey gizli mi olur? Alacağız, çözeceğiz bu işi.

Başka bir şey daha, Yavuz Sultan Selim Köprüsü: Yapım maliyeti 3.3 milyar dolar. 3.3 milyar dolara Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nü yapmışlar. Eyvallah... Verilen garanti ne kadar? 9 milyar dolar. 3 milyara yapıyorsun, yüzde 100'ün üstünde neredeyse yüzde 200, yüzde 300 para kazanıyorsun. Kimin parası? Fakirin fukaranın parası, tüyü bitmemiş yetimin parası.

Geçeyim, Osmangazi Köprüsü’ne… Yapım maliyeti 1 milyar 200 milyon lira, verilen garanti 15 milyar dolar. Ya akıl tutulması var, akıl tutulması var. Şimdi sesleniyorum. Diyebilirler ki, "Ey Bay Kemal, sen doğruları söylemiyorsun." Ben de açık ve net Yalovalılar huzurunda ve Yalova'da söylüyorum. Eğer yüreğin varsa, benim verdiğim rakamlardan şüphen varsa çıkarsın televizyonda karşıma, sana dersi veririm ben. Ders veririm, ders veririm. Çıkar mı? Kabahati var efendim, çıkamaz zaten çıkamaz. Ben de biliyorum çıkamayacağını. Haklı olsa çıkar değil mi? Haklı olsa, "gel kardeşim, ben haklıyım, sen yanlış biliyorsun" der. Ama çıkamaz, çıkamaz...

Zafer Havaalanı, Kütahya... 50 milyon avroya yapılmış. Maliyeti 50 milyon avro. Verilen garanti 208 milyon avro. 50 milyona yapıyorsun. 208 milyon avro garantin var. Kim ödüyor parayı? Bu milletin fakiri, fukarası ödüyor.

Peki, diğer kamu müteahhitlerine bakalım. Diyelim ki bir bina almış kamu müteahhidi; zarar da edebilir, kâr da edebilir; gelir garantisi yok ki. Onların hepsi perişan vaziyette. Demir fiyatı arttı, çimento fiyatı arttı, mazot fiyatı arttı, işçilik arttı... Dolayısıyla onların hepsi perişan vaziyette ve iflas ile karşı karşıya. "Bize de bir şey yapın" diyorlar. 5'li çetenin altında olursan sana da bir şeyler yapılır.

Benimle temasa geçmek istediler ama bu kardeşiniz hak, hukuk adaletten yanadır. Bu kardeşiniz öyle gelecekler, oturacağız masada konuşacağız, onların hakkını, hukukunu teslim edeceğim... Yok öyle bir şey. Ben bu milletin, bu fakir milletin, vatandaşın hakkını ve hukukunu savunacağım. Bunu herkesin bilmesini isterim. Bu dediğim birinci ayak, bir de bunun ikinci ayağı var. O rakamları da vereceğim size, o rakamları da vereceğim size değerli arkadaşlarım.

Ne diyorlardı? "Faize karşıyız" değil mi? "Faize karşıyız" diyorlardı değil mi? "Faizi yükseltmeyeceğiz" diyorlardı. Bir adam durup dururken niye "ben faize karşıyım" der? Çünkü çok faiz ediyordur, onun gizlenmesini ister. Bakınız faiz... Tefecilere çalışan bir iktidar var. Bir daha söylüyorum, bütün Yalovalı kardeşlerime söylüyorum, bütün inançlı kardeşlerime söylüyorum; bütün kul hakkı yemeyen vatandaşlarıma sesleniyorum: 2002, 2003, 2022... Bu yıllarda bizim devlet bütçesinden ödediğimiz sadece faiz için 523 milyar 441 milyon dolar devlet bir avuç kişiye faiz ödemiş. Her ay ödediğimiz faiz, 2 milyar 127 milyon 407 bin dolar. Her gün ödediğimiz faiz, 73 milyon 239 bin dolar. Her saat ödediğimiz faiz, 3 milyon 51 bin dolar. "Faize karşıyız" diyorlar değil mi? Bu faizi kim ödüyor? Sizler ödüyorsunuz. Çiftçi ödüyor, esnaf ödüyor, taksici ödüyor, kasap ödüyor, apartman görevlisi ödüyor, çalışan işçi ödüyor. Hepimizin gırtlağını kesiyorlar, bunlara faiz ödüyorlar.

Yetiyor mu? Bir şey daha var, onu da hepinizin bilmesini isterim: "Efendim, doları düşüreceğiz, kur korumalı mevduat getirdik." Ne demek kur korumalı mevduat? Yeni bir soygun şekli, yeni bir soygun şekli. Diyor ki: "Getir, paranı bankaya yatır, sana faiz vereceğim." İki; dolar artarsa onun farkını da vereceğim. Üç; gelir elde ediyorsun, vergiden muaf tutacağım. Üç ayağı var... Vergi vermeyeceksin. 6 ayda ödenen para ne kadar? 60 milyar lira 6 ayda. 6 ayda kur korumalı mevduat sahiplerine ödenen para 60 milyar 600 milyon Türk Lirası. Sen faize karşıydın? Daha Merkez Bankası'nın garantisini bilmiyoruz. O daha gizli, onu açıklamıyorlar ama bu para bütçeden gittiği için biz bunu biliyoruz.

Bakın değerli arkadaşlar; söyledim, bir daha söyleyeyim. Bu kur korumalı mevduat, ekonominin kalbine konmuş atom bombasıdır. Bir avuç kişi orada dünyanın parasını kazanıyor, elini kolunu sallamadan kazanıyor. Keyfi yerinde, devlete 5 kuruş vergi vermeyecek, 60 milyar lira para veriyorsun 6 ayda. Kim ödüyor? Sizler ödüyorsunuz.

Kızıyor ya bana, "Bay Kemal" diyor. Bay Kemal'e güveneceksiniz, bir. Bay Kemal kul hakkı yemez, iki. Bay Kemal devleti soyanların karşısındadır ve o paraların tamamını alıp bu millete verecektir. Oraya verilen paraların tamamı bu millete aittir. En ufak bir endişeniz olmasın.

Peki, Bay Kemal kimden yana? Bir; Bay Kemal alın teri dökenden yana, helalinden kazanandan yana, çalışandan yana, üretenden yana, apartman görevlisinden yana, taksi şoföründen yana, ev kadınından yana... Her evde bereket olsun demiyor muyuz? Her evde huzur olsun demiyor muyuz? Herkesin işi gücü olsun demiyor muyuz? Kendileri krallar gibi yaşıyorlar; Avrupalarda, Amerikalarda yaşıyorlar. Krallar gibi 13 tane uçağı var, hangisine binerse... Bay Kemal gelince, o 13 uçağı da satacak, devletin hazinesine gelir yazacak.

Ne diyorduk? İsraf haramdır değil mi? İsraf haramdır diyorduk. Bir israf genelgesi çıkarıyorlar mı ya? İsraf yapmayalım diyorlar mı? Demezler. Ne diyor? "Fazla israf itibardır" diyor. Onlara göre itibar, bize göre haram. Onlara göre yiyeceksin, bize göre yemeyeceksin. Onlara göre kul hakkı yemek helaldir, bize göre kul hakkı yemek haramdır. Aramızda siyahla beyaz kadar fark var, bilmenizi isterim; siyahla beyaz kadar fark var. Bunları bilmenizi isterim.

Altı lider buluştuk... İttifakımız güzel bir ittifaktır. Vatandaşlarımızın siyasi görüşü ne olursa olsun o masada kendisini temsil eden birisini görüyor; o masada kendisini temsil eden birisini, bir lideri görüyor. Liderler, ahlaklı, inançlı, ülkesini seven liderler. Bir araya geldik. Bu ülkeye demokrasiyi getireceğiz. Bu ülkede kardeş kavgasını bitireceğiz. Bu ülkeye huzuru getireceğiz. Bu ülkede sendin, bendin, oydu diye bunları bitireceğiz. Bu ülkede siyaset kurumu vatandaştan aldığı her kuruşun hesabını verecek. Bu ülkede israfı sonlandıracağız. Bu ülkeye demokrasiyi getirdiğimiz zaman herkesin ekmeği büyüyecek, herkesin işi gücü olacak. Biz bunun da mücadelesini vereceğiz ve veriyoruz da zaten bunun mücadelesini. O nedenle bize güvenin, bize inanın ve biz bugün bozulan bütün çarkları onaracağız. Türkiye'nin çarkları şaşmaz saat gibi sağlıklı ve tutarlı çalışacak. Bundan emin olmanızı isterim.

Bakınız, Aile Destekleri Sigortası getireceğiz. Hiçbir çocuk yatağa aç girmeyecek. Bizim inancımızda sağ elin verdiğini sol el görmeyecek. Aile Destekleri Sigortası nedir? Aile Destekleri Sigortası; bir aile fakirse, bir aile yoksulsa, o ailede yoksulluk varsa, onun yoksulluğunu afişe etmeden, insanın onurunu koruyarak, o ailede kadının banka hesabına düzenli her ay bir aylık yatıracaksın. Kadın gidecek, işçi gibi, memur gibi, emekli gibi parasını çekecek, çoluk çocuğun ihtiyacını karşılayacak. Buna Aile Destekleri Sigortası diyoruz. Aile Destekleri Sigortası’nı getirmeyi Türkiye Cumhuriyeti Devleti ne zaman vadetmiş? 1971 yılında. 1971-2022... Uygulamıyorlar, neden? "E sen bana oy ver, ben sana para vereyim, sen bana oy ver, ben sana makarna vereyim, sen bana oy ver, ben sana şunu vereyim..." İster oy versin, ister vermesin bu ülkede, bu coğrafyada, bu güzel ülkede kesinlikle yoksulluğu bitireceğiz. Kesinlikle sosyal devlet dediğiniz fakirin fukaranın yanında duran devlettir zaten. 5'li çeteye çalışanları ayrı, vatandaştan yana çalışanlar ayrı; aramızda dağlar kadar fark var. Dediğim gibi siyahla beyaz kadar fark var.

Çiftçi... Mazot aldı başını gidiyor, gübre aldı başını gidiyor, ilaç aldı başını gidiyor. Nasıl geçinecek çiftçi? Söylüyor bana nasıl yapacağız diye. Söyledim; Cumhuriyetin kuruluş ayarlarına geri döneceğiz. O zaman Toprak Mahsulleri Ofisi vardı değil mi? Ne diyor? Yazarlardı kocaman harflerle, “ofis çiftçinin kara gün dostudur” diye. Şimdi ya gel ürünü al, "düşük fiyattan alırım." Maliyet, artı makul kâr, eşittir taban fiyat olacak. Hiçbir çiftçi ektiği ürün dolayısıyla asla zarar etmeyecek. Havza bazlı planlama yapılacak.

Süs bitkileri konusunda Yalova'yı biliyorum. Az önce gezdim; olağanüstü güzel çalışmalar, olağanüstü güzel yerler var. Çalışanların yüzde 75'i kadınlar. Bizim bir projemiz daha var, onu da söyleyeyim: Kırsalda çalışan kadınların ve gençlerin sosyal güvenlik primlerini devlet yatıracak. Böylece kırsalda çalışan gençler ve kadınlar emeklilik haklarına sahip olacaklar. Erkekler bana kızmasın. Kadınlarla toplantı yaptığım zaman diyorum ki: Kadının banka hesabına parayı yatıracağız, sizi asla bir erkeğe muhtaç etmeyeceğiz diyorum. Asla bir erkeğe muhtaç etmeyeceğiz. Kadın onuruyla, gururuyla, sosyal devletin güvencesi içinde gidecek, devletten hakkını isteyecek, hakkını isteyecek. Bu bir lütuf değil, bu bir haktır. Çünkü "çalışmak herkesin hakkıdır" diyor Anayasa. Benim hakkımsa bana iş ver. İş bulamıyorum, o zaman benim geçimimi sağlayacaksın. Anayasa bunu diyor. Biz bunu sağlayacağız.

Efendim, az önce Vefa Başkanımız konuştu. Siz seçtiniz, o makama seçtiniz, geldi oturdu. Milli irade dediğimiz bir şey vardır. Milli irade nedir? Millet sandığa gider, oyunu verir ve milli irade gerçekleşir. A partisi, B partisi, C Partisi; hangi partiden olursa olsun milli iradeye saygı göstermek demokrasilerde temel kuraldır ve biz de saygı gösteririz. Bir olay oluyor doğru... Olay dolayısıyla öğrenir öğrenmez olayı hemen ilgili yerlere bildiriyor, soruşturma açılmasını istiyor. Soruşturma açmıyorlar, doğrudan doğruya dava açıyorlar başkan hakkında. Açtınız diyelim, açtınız... Ne buldunuz? Yok. Para almış mı? Yok. Banka hesapları? 72 göbeği araştırdılar, hiçbir şey yok. O zaman göreve iade et, "etmem" diyor. Neden? "Efendim, AK Partili birisi seçildi ve o burayı yönetecek." Milletin iradesine ipotek konulamaz. Demokrasiyi savunan herkesin milletin iradesine saygı göstermesi lazım. Bilirkişiye gönderdiler dosyayı. Nereye? Ankara'ya bilirkişiye. Olabilir... Bilirkişi gitti, 3 tane Sayıştay denetçisi, eski Sayıştay denetçisi rapor verdiler: "Hiçbir kusuru yok. Burada belediye başkanını suçlayacak hiçbir şey yok" dediler. Rapor geldi, savcı itiraz etti: "Efendim, bilirkişiler hakkında suç duyurusunda bulunun" diye. Neden? Öyle talimat almış. O savcıya buradan sesleniyorum. Benim gözümde 2 savcı var: Bir, sarayın savcısı; iki, cumhuriyetin savcısı. Biz cumhuriyetin savcısına güveniriz.

“Bilirkişi neden bunu böyle yazdın, neden suçsuzdur" dedin diye suç duyurusunda bulundu. Bulunun... Şimdi bir daha gitti, bir daha gitsin. Niye göreve iade etmiyorsunuz? Neden iade etmiyorsunuz? “Demokrasi demokrasi” diyorlar değil mi? Demokrasinin D'sinden bile anlamıyorlar, demokrasinin ne olduğunu dahi bilmiyorlar.

Başkan; görevden alındığın ve beklediğin bu süre, senin gelecekte onurla anlatacağın bir süre olacaktır. “Ben mücadelemi hak mücadelesi yaptım” diyeceksiniz; “onur mücadelesi” yaptım diyeceksiniz. Bizler de hakkını, hukukunu ve onurunu koruyacağız. Geldiği zaman, bakan beni ziyarete geldiği zaman dedim ki: Varsa bir suçu, eğer rüşvet almış, şunu bunu yapmışsa zaten sana ihtiyaç kalmaz. Onu biz zaten partiden atarız. Ama böyle bir şey yok. Onurlu bir insan, çalışkan bir insan ve bütün Yalovalılara hizmet veriyor bu insan. Siz neden ve hangi gerekçeyle alırsınız bu görevden?

O nedenle yargıç, yani hakim davayı sürekli erteliyorsun. Kardeşim, otur kararını ver, otur kararını ver... Hakimsin sen... Hakim neye göre karar verir? Hukukun üstünlüğü ve vicdani kanaatine göre karar verir. Bakın kanuna göre değil, hukukun üstünlüğü ve vicdani kanaatine göre karar verir. Ya malını mülkünü araştırdınız, 7 göbeğini araştırdınız, herhangi bir şey yok. Suç duyurusunda bulunan kendisi. "Efendim, bilirkişi raporu geldi." E geldi, suçsuzdur diyor. "Efendim, bir daha gelsin, bir daha gelsin..." E peki, bu 100 yıl devam mı edecek böyle? Otur, karar ver kardeşim. Hakimsen hakimliğini bil, vicdani kanaatine göre kararını ver ve biz bu olayı kapatalım. Yazıktır, günahtır... Milli irade gasp edilemez. Kim milli iradeyi gasp ederse, karşısında bu milleti bulur. Çünkü bu millet demokrasiyi savunuyor.

Muhtar kardeşlerim de var, muhtar kardeşlerime söylüyorum: Muhtarlar demokrasinin temel taşıdır. 1833 yılında bu topraklarda yapılan ilk seçim, bir muhtarlık seçimidir, Kastamonu'da yapılan bir muhtarlık seçimidir. O nedenle muhtarlar demokrasinin temel taşıdır. Muhtarların pozisyonunu düzelteceğiz. Muhtarlar için birleşik oy pusulası getireceğiz. Muhtarlar için siz aylık aldığınızı sanıyorsunuz, aslında ödenek alıyorsunuz, izin aldığınız zaman aylıklarınız kesiliyor. Bu düzeni de kaldıracağız. Artı, muhtarlar kendi mahalleleriyle ilgili bir karar alınacaksa belediye meclisi toplantılarına katılacaklar, söz ve karar sahibi olacaklar. Dolayısıyla sosyal yardımlar eğer dağıtılacaksa, muhtarlar aracılığıyla dağıtılacak. Bir kişinin bir mahallede yoksul, zengin olduğunu en iyi bilen kişi muhtarın kendisidir. Dolayısıyla muhtar kardeşlerimizi de göreceksiniz, demokrasinin güvencesi, teminatı haline getireceğiz. Bunların tamamını içeren bir Muhtarlık Kanunu hazırladık, parlamentoya sunduk; Ak Parti'nin ve MHP'nin oylarıyla reddedildi. Ama hiç endişe etmeyin, iktidarımızda göreceksiniz muhtarlık, gerçek anlamı gerçek anlamda muhtarlık olacak. Bunların tamamını gerçekleştireceğiz. Bunu muhtarları çok sevdiğimiz için değil, demokrasiyi çok sevdiğimiz için yapıyoruz. Muhtarlık kurumu ne kadar güçlü olursa, demokrasimiz de o kadar güçlü olacak.

Bütün bunları yapmak için bize katılın, bize katılın. Bir yüzyılı devirdik, bir yüzyılı; bir yüzyılın acıları var. Başbakanlar idam edildi bu ülkede. Gencecik fidan gibi evlatlarımız idam edildi bu ülkede. Darbeler oldu bu ülkede. Artık cumhuriyetimizi demokrasiyle taçlandırmak zamanı. Artık kucaklaşma, artık helalleşme zamanı. Artık hatalarımızla yüzleşme zamanı. Biz bunu yapacağız ve Türkiye Cumhuriyeti'nin bütün kurumlarını yeniden inşa edeceğiz. Liyakat sistemini yeniden getireceğiz. Devlet saydam olacak, devlet açık olacak. Devlet zahir olacak; yani eğer sen elde ettiğin, topladığın verginin hesabını veremiyorsan, devlet olarak görevini yapmıyorsun demektir. Vatandaştan vergi alıyorsun. Belki bazı arkadaşlar diyebilirler ki: "Efendim, bizim vergi dairesinde kaydımız yok, biz vergi ödemiyoruz." Hayır efendim; elektrik düğmesine bastığınızda dört çeşit vergi ödüyorsunuz. Musluğu açtığınızda 5 çeşit vergi ödüyorsunuz. Ekmek alırken, kefen bezi alırken, hepsinde vergi öderseniz. Şu anda vergi edemediğiniz tek şey var, teneffüs ettiğiniz hava. Ona da bir formül bulurlar mı bilmiyorum ama şimdilik sadece bundan vergi alınmıyor.

O nedenle demokrasinin temel kuralı, siyasi otoritenin vatandaştan topladığı verginin hesabını vatandaşa vermektir. Bu hesap verildiği zaman demokrasi gerçek anlamda gerçekleşmiş olur. Bunun için 6 lider anlaştık, 6 lider yeni bir kurum kuruyoruz. Söz verdik; parlamentoda Meclis İçtüzüğünü değiştirerek Kesin Hesap Komisyonu kuracağız. Yani bir önceki yılın paraları nerelere harcandı, Kesin Hesap Komisyonunda görüşülecek. Orada Kesin Hesap Komisyonun başkanlığını da ana muhalefet partisine vereceğiz. Çünkü biz kendimize güveniyoruz. Her kuruşun hesabını vereceğiz ki, sadece Türkiye değil, dünyaya da örnek olan bir ülke olalım. Hesabını veren, hesap vermekten korkmayan, hesap vermeyi onurlu bir görev kabul eden bir süreci yaşayacağız.

Daha pek çok şey var ama dediğim gibi atmosfer çok sıcak. Daha Akkuyu'da yapılan nükleer santralde nelerin yapıldığını bilmiyoruz, o limanın kimlere nasıl tahsis edildiğini bilmiyoruz. Bizim ülkemize geldiler, Akkuyu nükleer santralini kuruyorlar, teknolojiyi bize vermiyorlar. Belli bölümlerinde hiçbir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı dahi oraya giremez. Hesaplar gizli kapaklı yapılıyor ama bunların tamamını ortaya çıkaracağım ve bu millete bütün bunların hesabını vereceğim ve göreceksiniz güzel Türkiye'yi, huzur içinde yaşadığımız bir Türkiye'yi beraber inşa edeceğiz.

Hepinize teşekkür ederim. Hepiniz sağ olun, var olun. Asla umutsuzluğa kapılmayın, asla umutsuzluğa kapılmayın. Beraber, birlikte, omuz omuza kucaklaşarak Türkiye'nin sorunlarını çözeceğiz. Engel çıkarıyorlar; hiç endişe etmeyin, Bay Kemal bütün engelleri aşıp halkıyla kucaklaşacak emin olun.

Teşekkür ederim.


CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU, YALOVA’DA GRUP TOPLANTISINDA KONUŞTU